"Başka Bir Okul Mümkün! *
Saymakla bitmeyen eğitim sistemi sorunlarını saymaktan sıkılan veliler, eğitimciler ve eğitimle derdi olanlar yeni bir eğitim modeli ve farklı bir okul oluşturmak için biraraya gelerek Başka Bir Okul Mümkün Derneği kurdu.
Haluk KALAFAT haluk@bianet.org
İstanbul - BİA Haber Merkezi 31 Ekim 2011, Pazartesi
Türkiye'de eğitim sisteminin sorunlu olduğunu düşünen bir grup 2009'da Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) sloganıyla yola çıktı. Başlangıçta çocukları henüz okul yaşına gelmemiş üç-dört kişiydiler. Alternatif bir eğitim modeli hakkında toplantılar yapmaya başladılar.
Kısa sürede 30 kişilik bir çekirdek ekip her fırsatta toplanıp yeni bir model üzerinde görüş alışverişinde bulunur oldu. Tüm kararlarını uzun uzun tartışarak, üzerinde uzlaşarak alıyorlar; dernekte kurdukları demokratik yapıyı ve uzlaşma kültürünü kuracakları okula da uyarlayacaklar. 2010 yılı sonunda dernekleştiler. Bugün aktif olarak 100 kişinin çalıştığı ve yaklaşık 1500 kişinin takip ettiği bir hareket haline geldiler.
Başka Bir Okul Mümkün derneğinden üç temsilciyle Feyza Eyikul, Cengiz Çiftçi ve Burak Ülman ile alternatif eğitim modellerini konuştuk.
- Başka Bir Okul Mümkün derneğinin meselesi sadece bir okul kurmak mı?
Feyza Eyikul:
Aslında BBOM olarak başlı başına farklı bir eğitim modeli ortaya koyuyoruz. Bu modelin mümkün ve sürdürülebilir olduğunu göstermek için de öncelikli olarak bir ilköğretim okulu kurmaya çalışıyoruz.
- Okul öncesi eğitim olmayacak mı?
Cengiz Çiftçi: İmkânlar el verirse okul öncesi de olabilir. Ancak mevcut planlamamız ana sınıfını da içeren bir ilköğretim okulu.
Burak Ülman:
: Başka Bir Okul Mümkün girişimi bir ihtiyaçtan oraya çıktı. Okul çağında ya da okul çağına gelmekte olan çocukları olan insanlar kendi kaygıları doğrultusunda yola çıktılar. İlk başta üç-dört kişiydi. Daha sonra benzer kaygılar taşıyan insanların katılımıyla 25-30 kişilik bir guruba ulaştı.
- Neydi bu kaygılar?
BÜ: En temel kaygılarından biri eğitimin niteliği ve amaçlarıyla ilgili. Ülkedeki mevcut eğitim sisteminin çocukların yaratıcılığını, özgüvenini, kendi kişisel gelişimini desteklememesi; desteklemediği gibi engelliyor. Bu sistem, en azından uygulama düzeyinde, öğrencilerin ilgilerinin, yeteneklerinin, duygu ve düşünce dünyalarının farklılıklarını yok sayarak tek-tip öğrenci yetiştiriyor. Bunun yanı sıra, ilköğrenim sisteminin genelinde rekabetçi bir ortam ve sınav odaklı bir eğitim anlayışı hâkim ve bu anlayış, sınav endeksli olduğu için ezbere dayanan, düşünmeyi ve analizi ön plana çıkaramayan bir eğitim sürecini doğuruyor.
Bir diğer kaygımız ise Türkiye'deki eğitim sisteminde hak temelli eğitim ve eşitlik ilkesini ihlal eden ikili yapının varlığı. Bu ikili yapının bir ucunda yetersiz altyapı imkânları ve kısıtlı kaynaklarıyla hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından asgari eğitim koşullarını sağlamanın uzağındaki devlet okulları var. Öteki ucunda ise donanım sorunlarını maddi imkânlarıyla çözmüş ancak bu imkânları çok sınırlı sayıda öğrencinin kullanımına sunan ve kâr amacı güden ticari birer işletme mantığıyla faaliyet gösteren özel okullar var. Özel okullarda öğrenci ve ailelerin birer müşteri olarak görülüyor ve sağlanan eğitimin toplumun birçok kesimi tarafından erişilebilir değil.
- Başka Bir Okul Mümkün hareketine katılanların çocukları eğitim hayatına başlamış mıydı? Bire bir gördüğünüz eksiklikler mi sizi yönlendirdi?
CÇ: Aslında hayır. Çoğumuzun çocuğu henüz kreşteydi.
- Tarif ettiğiniz eğitim sisteminin içine henüz çocuklarınız girmemişti. Aranızda eğitimciler çoğunlukta mı?
CÇ: Başka Bir Okul Mümkün şu an çok genişledi; her kesimden insan var.
BÜ: Çocuklarımız dolayısıyla eğitim sisteminin içinde değildik ama eğitime dair sorunları çevremizden çok net bir biçimde görüyorduk. Son 20-30 yılda nasıl değiştiğini, dönüştüğünü; kamu hizmeti olan eğitime ayrılan payın nasıl eridiğini ve piyasa mantığına teslim olduğuna hepimiz şahit oldu. Kamu kaynaklarının yeterince aktarılmadığı devlet okullarındaki kalabalık sınıflar, özel okullardaki piyasa mantığı, müfredattaki milliyetçi, militarist, toplumsal cinsiyetçi yapı gibi birçok sorun var. Aramızda bu ateşin tam da ortasına düşmüş eğitimciler ve çocukları okula giden aileler de var tabi. Onların yaşanmış deneyimleri de sorunların tespiti konusunda çok faydalı oldu ama bu sorunları görmek için aslında ne çocuk sahibi olmak gerekiyor, ne veli olmak, ne de eğitimci olmak. Sonuçta ortak bir dil oluşturmamız zor olmadı ve farklı bir okul arayışı gerektiğini düşündük ve bu meseleyle derdi olanlar olarak bir inisiyatif başlattık bunlardan tespitle.
- Kaç yılında başladı?
BÜ: Aralık 2009'da dört kişiyle başladık. 2010'da çağrımızı yaptık 30 kişiye ulaştık. Yılın sonunda dernekleştik. 2011 itibariyle geniş bir destekçi tabanına sahibiz. Ağustos ayından bu yana profesyonel bir koordinatörümüz var. Artık daha hızlı ve ciddi bir biçimde okul kurmak yolunda ilerliyoruz.
CÇ: Aslında amacımızdan saptık. Bireysel ihtiyaçlarımızın ötesinde bu çalışmanın ülke için gerekli olduğu kanısına vardık. Bu süreçte kendimizi de eleştirdik. Çıkış noktamız bireysel ihtiyaçlarımızdı.
- Ama örneğin müfredatı değiştirme gücüne, etkisine ulaşmak çok kolay değil sanki ya da ülkenin eğitim sistemini...
FE : Müfredatı değiştirmek hemen mümkün değil ama zaten 2005'te değiştirilen haliyle varolan müfredat çok geniş bir alan bırakıyor uygulama için. Alternatif eğitimi temel alan bir yapısı var AB uyum yasaları çerçevesinde yapıldı bu müfredat ve öğrenen merkezli aslında ve alternatif eğitimi temel alan bir yapısı var. Ama uygulamada birçok sorun var. Hem öğretmenlerin o şekilde yetişmemesi, hem ders materyallerinin durumu, okulların fiziki yapısı birer sorun ve müfredatın yeni yapısına uyum sağlayamıyor.
- Şu an ders kitaplarını Milli Eğitim Bakanlığı hazırlıyor ve dağıtıyor. Bu durumda görece daha esnek olması beklenen 2005 Müfredatı'na aykırı bir durum değil mi bu?
FE: O kitaplarla ilgili Milli Eğitim'in şöyle bir söylemi var: Bunlar birer kılavuz. Ama okulların şu anki durumu kılavuz olarak düşünülen kitapların temel ve tek kaynak olarak kullanılmasına neden oluyor.
CÇ: Müfredatta çocuk odaklı içerik az değil ama sorun sistemin kendisinden kaynaklı. Özel ve kamu olmak üzere iki kapalı sistem sözkonusu. Çocuklar adına bir şeyler yapılıyor ama çocuk odaklı değil. Milli Eğitim'de yavaş yavaş demokratik kültürün yerleştirilmesi için çabalar var ama okulun yapısı, aile çocuk ilişkisi, çocuk toplum ilişkisi, çocuğun kendisiyle olan ilişkisi, çocuğu bırakılan mekanın özellikleri ve eğitime verdiğimiz imkanlar, buna el vermiyor.
Eğitim ve öğretimin bütününe baktığımızda bir sıkıntı var. Başka Bir Okul Mümkün'e katılan herkesin bir fikri, bir nedeni var; beni cezbeden tarafı çocuğa yaklaşımıydı, yeni bir bakış açısının olmasıydı: Çocuğun yüksek yararı için bir sistem yaratmak. Çocuğun kendisini var edebileceği, potansiyelini gerçekleştirebileceği, farklılığı yaşatabileceği bir sistem.
Varolan sistemde çocuk bir yarış içerisinde; okul öncesinden başlıyorlar... Bunu nasıl kırabileceğimizi düşünüyoruz. Tüm bu mekan, öğretmenler, aileler, çocuk, içerik ve çocuk katılımı gibi konuları gündeme getiriyoruz, birlikte tartışıyoruz ve birlikte öğreniyoruz, yol bulmaya çalışıyoruz.
- Dünyada başka alternatif eğitim metotları var. Bunlarla etkileşiminiz nasıl?
BÜ: Bütün demokratik okulları, Montessori okullarını, Steiner okullarını, ekolojik okulları elbette inceledik inceliyoruz, yöntemleri açısından değerlendiriyoruz ve bir takım uyarlamalara da modelimizde yer veriyoruz. Ancak Dünyadaki alternatif eğitim arayışları örneklerine baktığımızda hemen hepsinin birkaç kişinin önderliğinde çıktığını, fon sağlandığını, organize edildiğini ve belli başlı ihtiyaçlara cevap olacak şekilde oluştuğunu görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında bizim yöntemimiz belki de dünyada tek; biz bütün kararlarımızı tüm katılımcıların kararlarda uzlaşmasıyla alıyoruz.
Bu bizi yavaşlatıyor zaman zaman ama sağlam adımlarla ilerliyoruz. Bazen çok bürokratik yapabiliyor bizi ama öte yandan bu uzlaşma kültürünün bu grupta yerleşmesi kurulacak okulun temel mekanizmalarından birini tanımlıyor. Bu açıdan çok değerli... 40 -50 kişi bir araya gelerek, beraber karar alarak... Bu kadar geniş bir grubun bütün detaylarda anlaşıp, hareket edip bir okul kurması bildiğim kadarıyla dünyada yok.
Okul kurmak için giriştik bu işe ama şu an o noktayı geçtik; bizim çocuklarımıza yetişir yetişmez, on yıl sürer; İstanbul'da kurulmaz, Siirt'te olur, Bodrum'da olur fark etmez. Bizim istediğimiz farklı bir modelin, eğitim anlayışını kökünden değiştirecek bir etkisinin olması; sadece müfredat boyutuyla değil, çevreye duyarlılığıyla, demokrasi anlayışıyla, öğrenciliğin aslında çocukların farklı bir hali olduğunu kabul edişiyle farklı bir okul hedefimiz. Aslında baştan sona şu an var olan eğitimle ilgili her şeyi değiştirmekten bahsediyoruz. Dolayısıyla zaman içinde baktık ki böyle bir okul kurma girişimimiz daha kapsamlı derin bir çalışma, toplumsal etkileri olan bir çalışmaya gitmeli. O açıdan şu an iki hedefi bir arada yürütüyoruz; bir eğitim modeli oluşturmak ve o modeli yaşatabileceğimiz bir okul kurmak.
- Nasıl tanımlıyorsunuz bu alternatif modeli?
FE: Bu modeli farklı kılan dört temel eksenimiz var. İlki, demokratik katılım... Çocuklar karar alma süreçlerine katılacak. Mevcut Milli Eğitim yapılanmasında hiyerarşik bir düzen var. Müfredatta demokratik yönetim arzusu açık bir şekilde dile getiriliyor ancak uygulamada inisiyatif okul yönetimlerine bırakılıyor. Bizim modelimizde okulun tüm bileşenlerinin temsili katılımıyla değil doğrudan katılımıyla bir okul meclisi olacak.
CÇ: Hedeflediğimiz okul mevcudu çalışanlarla birlikte 250 kişi. Birçok özel okul bunu çok daha büyük ölçekli yapıyor. Buradan kar ederken çocukların kendilerini geliştirebilecekleri olanakları ortadan kaldırıyorlar. Biz kar amaçlı olmayan ama kendi ayakları üzerinde durabilen, çocukların katılımının sağlandığı bir küçük okul modeli amaçlıyoruz. Dünya örnekleri gösteriyor ki okulun mevcudu arttıkça demokratik karar alma süreçleri zorlaşıyor. Bu yüzden temel yaklaşımımız "küçük olsun, bizim olsun" değil, "küçük olsun, model olsun".
FE: Böylelikle okul bileşenlerinin yani öğrenciler, öğretmenler, çalışanlar, dernek üyeleri ve ailelerin ve hatta okul mekânının çevresinde yaşayanların okul meclisine katılımlarına olanak sağlayabileceğiz. Düzenli toplantıları olacak bu meclisin. Üç şube ile başlayacağız. Yaş grupları göz önüne alındığında çocukların her sabah küçük gruplar, sınıflar halinde bir araya gelmelerine olanak sağlayacak şekilde kurguladığımız tabiri caizse boş zamanları olacak ve toplantılar yapılacak. Bu toplantılar, birliktelikler çocukların okul meclisine aktif katılımlarını, demokratik teamülleri içselleştirmelerini dolayısıyla okul meclisinin işlerliğini sağlayacak. Okulun yöneticisi meclis olacak. Tabii ki okulun resmi makamlarla ilişkisini yürüten bir idaresi olacak. Ancak uygulamalarda meclisten çıkan kararlar doğrultusunda hareket ediyor olacak.
BÜ: İkinci eksenimiz alternatif eğitim. Alternatif eğitim konusunda şöyle bir durum var. Dünyada birçok farklı alternatif eğitim metodu var. Biz bunların hepsinden yararlanma ancak herhangi birini bire bir alıp uygulamama konusunda ilkesel bir karar aldık. Çünkü her biri kendi oluşturuldukları toplumsal yapıların ihtiyaçlarına karşılamak için tasarlanmış. Biz kendi ülkemizin tarihsel toplumsal koşulları için yeni bir alternatif bir model getirmeyi amaçlıyoruz.
Bu eğitim modelini geliştirirken felsefemiz çok basit: Okul çocuğun en temel yaşam alanlarından biridir ve yaşamını belirlemek her birey gibi çocukların da hakkıdır. Bu yüzden BBOM olarak biz diyoruz ki "Her çocuk kendine özgüdür ve kendi yaşamının bir parçası olan eğitim sürecini şekillendirmeye hakkı vardır." Bu yüzden eğitim programımız çocukların duygu dünyalarını, potansiyellerini ve ideallerini hesaba katacak ve bünyesinde çocuğun özgün seçimlerine olanak tanıyacak esnekliği barındıracak. Öte yandan, biliyoruz ki bir eğitim programının tek hedefinin bireysel/kişisel gelişim olması yeterli değil. Bazı temel değerlerin kazanımı da hedefimizin bir parçası. BBOM modeli çocuklara eşitlik, toplumsal adalet, özgürlük (düşünce, ifade, hareket, seçim), dayanışma, çoğulculuk, toplumsal duyarlılık, şiddet karşıtlığı (fiziksel, sözlü, psikolojik), ayrımcılık karşıtlığı (milliyet, ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, ekonomik, sosyal, fiziksel), ekolojik düşünce, yaratıcılık, üretkenlik, dürüstlük, öz denetimcilik, eleştirellik, farkındalık ve empati gibi temel insani ve toplumsal değerleri de kazandırmayı hedefliyor.
CÇ: Üçüncü eksenimiz özgür finansman. Eğitimin bir hak olduğu anlayışından hareketle ticari kâr amacı gütmeyecek BBOM okulunun finansmanında "herkesten kapasitesine göre herkese ihtiyacına göre" şiarı yol gösterici olacak. Sürekli ve genişleyen bir burs sistemi, okulun bulunduğu çevre ile ilişkisini güçlendirecek mekanizmalar, destek aile uygulamaları, farklı toplumsal kesimler için kotalar yoluyla BBOM okulu kamusal bir eğitim nosyonu için alternatif bir model oluşturmayı hedefliyor. Ekonomik geliri yüksek olan aileler imkanları ölçüsünde, belirlenecek standart eğitim bedelinden daha fazla katkıda bulunacaklar. Buradan elde edilen ek gelir, imkanı daha az olan çocukların eğitim masraflarına aktarılacaktır. Ayrıca BBOM projesine destek vermek isteyen gönüllülerden toplanacak bağışlar da maddi imkânı az ya da hiç olmayan öğrencilere aktarılacak. İsteyen destekçiler "destek aile" ya da "ikinci aile" modeliyle maddi imkânı olmayan bir öğrencinin eğitim masraflarından sorumlu olacaklar, söz konusu öğrencinin eğitim hayatını ikinci bir veli gibi destekleyecekler. Bu tür mekanizmalarla BBOM okulunda tam burslu öğrenci oranının her yıl artarak %20 veya üzeri seviyesine çıkarılması hedefliyoruz. Öğrenci seçim sürecinde de eldeki imkânlar bağlamında dezavantajlı grupların çocuklarına öncelik verilerek pozitif ayrımcılık ilkesi hayata geçireceğiz. Bu çerçevede okulumuz bulunduğu bölgede, maddi imkânsızlıkları nedeniyle nitelikli eğitime ulaşma şansı olmayan çocuklar, özel gereksinimli çocuklar, risk altındaki çocuklara da olanaklar yaratılacak.
- Dört eksen demiştiniz. Sonuncusu nedir?
BÜ: Ekoloji. Eğitim çevresel ekolojik krizin de müsebbibi aynı zamanda; nasıl daha çok üretirim, nasıl daha çok tüketirim üzerine bir anlayış. Bu yeni yaklaşımda ekoloji önemli bir yer tutacak. Sürekli üretim, sürekli tüketim döngüsünün ötesine geçmek gereken, doğayla uyumlu bir yaklaşımı sunmak gerekiyor. Bunun dünyada uygulamaları var, Türkiye'de de mümkün.
Ama temel olarak çocuklara diğer varlıklarla bu dünyayı paylaştığımızı, her eylemimizde diğer varlıkların hakkına tecavüz etmeden yaşam pratiği geliştirmemiz konusunda baştan birinci sınıflardan başlayarak uygulamak istiyoruz. Bu bilinci sağlamanın birçok yolu var. Mesela bu mevcut müfredat üstünden uygulayabilir. Örneğin suyu sınırsız bir varlık olarak algılayan meşhur havuz problemleri yağmur suyunun toplanması ile sorunsallaştırılabilir. Bu tür basit yöntemlerle, ekolojik değerlerin öğrenciler tarafından içselleştirilmesi sağlanacak ve ekolojik değerlerin tüm müfredata içselleştirilmesi ile ekoloji ağırlıklı bir "gizil" müfredatın kurgulanması sağlanacak. . Ekoloji bilincini ayrıca ders dışı aktiviteler de destekleyi düşünüyoruz. Mesela okulda 'doğal hayat ve ekoloji atölyeleri' gibi doğal döngüleri anlamaya yönelik, 'geri dönüşüm ve tamir atölyeleri' gibi tüketimi azaltmaya yönelik, 'gıda ve oyun araçları atölyeleri' gibi kendi kendine yeterli üretim ilkesini öğretmeye yönelik çalışmalar düzenlenecek.
- İlköğretim sonrası ve üniversitede sizin okuldan mezun olan çocuklar yine aynı eğitim sistemine katılacak. Bu bir sorun değil mi?
FE: Bu sık sorulan bir soru. Bu çocuklar lise itibariyle mevcut düzene girecekler, sınavları nasıl kazanacaklar ya da o düzen içinde nasıl var olacaklar gibi... Buna iki aşamalı bir cevap verilebilir. Dünyadaki örnekleri, sadece Avrupa'dan bahsetmiyoruz, birçok ülkede alternatif eğitimin geçmişi çok eskilere dayanıyor ve birçok araştırma gösteriyor ki; mevcut düzenle ilişkili konularda yani geleneksel eğitim sürecine ait sınavlarda bile alternatif eğitim veren okullardan mezun çocuklar diğerlerinden daha başarılı oluyorlar. Bunun gerekçesi; öncelikle temel kazanım olarak bilgiye ulaşma yöntemlerini biliyor olmaları. Onun dışında kendilerini var edebiliyorlar, kendi istek ve idealleri doğrultusunda... Dolayısıyla kendi yönlerini çizebiliyorlar, bu yolda gereksinim duydukları ilave kazanımları da okulda ediniyorlar ve tabi özgüven sahibi oluyorlar.
- Dışınızdaki eğitim sistemini nasıl etkileyeceksiniz?
BÜ: Bu modelin okulun hayata geçirdiği en temel ayrıntılardan bir tanesi öğretmenler. Öğretmenlerin de bu sürece adapte olması gerek. En temel hedeflerimizden bir tanesi de eğitim fakültelerinin bu ihtiyaca, bu değişen önerilere ayak uydurmalarını sağlayabilecek yaklaşımları programlarına dahil etmeleri. Bu uzun sürebilecek bir şey. Kısa vadede yapmamız gereken öğretmenlere eğitim vermek, eğitmen eğitimleri. Bu okullarda çalışacak eğitmenlere yönelik bir takım eğitim programları düzenlemeyi düşünüyoruz.
Biz kimiz ki bunu yapacağız? Aramızda eğitimbilimciler var. Bu grubun asli unsurlarından biri de eğitim bilimciler. Çeşitli üniversitelerden, Yıldız Teknik, Marmara, Boğaziçi üniversitelerinden eğitim bilimi fakültelerinden bu konunun uzmanları da bizimle beraber çalışıyor. Hem müfredata dair geliştirilebilecek ilerlemeler anlamında hem de eğitmen eğitimi anlamında çalışmalar yapıyorlar.
Dolayısıyla biz buradan başlamayı düşünüyoruz ama eğer başarılı olursak bunun eğitim fakültelerini de etkileyeceğini düşünüyoruz. Hatta eğitim fakültelerinden alternatif eğitim konusunda çalışmak isteyenlerin bu okulları laboratuar gibi kullanabileceklerini, stajyer gönderildiği bir yeni bir laboratuar olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla başarılı olmamız durumunda eğitim alanında önemli bir etki yaratacağımız ümidindeyiz. Ama tabii bunu süreç gösterecek.
FE: Biz başka bir okul mümkün derneği olarak, öncesinde de girişimi olarak, iki buçuk yıldır çalışmalar yapıyoruz. Aslında bu süreç başlıbaşına birçok değeri de içinde barındıracak önemli bir unsur. Bu bize, derneğimizin adına ya da şahıslara ait bir çalışma değil. Biz Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir araya gelmiş, benzer işler yapmak isteyenlere tüm tecrübemizi, bilgi birikimimizi açmaya hazırız.
Bu sonuçta hepimizin birikimi. Bu açıdan da bir örnek teşkil edeceğimizi düşünüyoruz. Çünkü çıkış noktamızı oluşturan eğitim sistemimizdeki sorunlar hepimizin kanayan yarası. Birebir derneğin bütün iletişim kanallarını yürüttüğüm için çok net görebiliyorum, böyle bir ihtiyaç herkesin dilinde, zihninde, geçmişinde, geleceğinde var. Aslında birçok toplumsal sorunun çözümü eğitimde başlıyor. Muhakkak mutabıkız bu konuda. Dolayısıyla geniş bir tabana yayılacağı konusunda da öngörülerimiz var artık. Bu dolayısıyla da bir çarpan etkisi oluşacağını düşünüyorum.
- Bu konuda çalışmalarınızı duyup size ulaşmaya çalışan okul oldu mu?
FE: Okul değil ama birçok şehirden Ankara, İzmir, Antalya'dan çok teklif ve mail aldık. Bunlar bireyseldi. Ama biz de burada örgütlenelim gibi bir takım kıvılcımlar başlamış durumda. Bodrum'da ise bir BBOM okulu açılması yönünde somut adımlar atılıyor. Onlar biraz daha bireyselin ötesine geçtiler.
CÇ: Şunu söylemek lazım. İhtiyaçtan üç-dört kişiyle başladı, daha sonra bu 30 kişiye çıktı. Yani bir davet usulü olmadı. Mesela ben tam da eğitimde reform çalışmalarına sivil toplum konusunda ilgi duyarken bir yandan da çocuğum ne yapacak kaygısı yaşıyordum. Bir tanıtım çalışması yapılmadan şu anda yaklaşık 1300-1400 kişi takip ediyor. Böyle bir talep var.
- Bu 30 kişi toplantılara katılanlar mı?
FE: O 30 kişi 100'e yaklaştı. Üç çalışma grubuna ayrıldık. Şu anda aktif olarak çalışan 100 civarında insan var. Onun dışında doğrudan takip eden 1500 civarında insan var. Eğitim ve müfredat; finans ve mekan; iletişim, organizasyon ve tasarım çalışma grupları. Eğitim ve müfredat çalışma grubu, mevcut eğitim müfredatını baştan tarıyor ve ele alıyor. Bir takım dönüşümler ya da okuldaki uygulamalar gibi tek tek detay detay bir programlama gerçekleştiriyor.
Paralel olarak finans ve mekan, hem bu finans modelini ne şekilde ortaya koyacağımızı alternatif olarak, onay işlerinden arazi arayışlarına kadar aktif olarak çalışıyor. İletişim, organizasyon ve tasarım da hem derginin kendi işleyişi, kurumsal kimlik çalışmaları, bu modelin yaygınlaşmasına ilişkin yapılabilecekler konusunda çalışıyor. Böyle bir üç paralel aşamalı bir çalışma gerçekleştiriyoruz ve toplamda 100'e yakın aktif olarak çalışan insan var ve ben dışında tamamen gönüllülük esasına göre çalışıyoruz.
Bir koordinasyon gerektiği için böyle bir profesyonel işe dönüştürdük bunu. Çünkü genişledikçe aslında işlerin yapılması gerekiyor. Tamamen kapalı devre çalıştık. Sadece üç ay önce bir tanıtım toplantısı yaptık. Ondan sonra bu sayıya ulaştık. Şimdi ilke ve değerlerimize sahip çıkan katılan tüm gönüllülere kapımız açık. Bunun için artık düzenli tanıtım toplantıları gerçekleştiriyoruz ayda bir ofisimizde. Modelimizi anlatıyoruz.
- Duyuruyu internetten mi yapıyorsunuz?
FE: Hayır. Şu aşamada düzenli e-mailler alıyoruz, aranıza katılmak istiyorum, çalışmanızı destekliyorum... Henüz tanıtım aşamasında değiliz, ayda bir bu insanlarla toplanıp onların da sürecin içine girmelerine olanak sağlıyoruz.
- Projeksiyon nedir? Oku ne zaman açarız diyorsunuz?...
FE: Şöyle bir planlamamız var. Maksimum iki yıl içinde okulu açmış olacağız. Okul açılışının öncesinde bir yıllık bir öğretmen eğitimi planlamamız var. Girişimin başından bu yana aldığı uzun yol ve attığı önemli adımlara rağmen elbette daha yapılacak çok iş var. Ancak aramıza katılan yeni gönüllülerle hız kazanıyoruz.
CÇ: Birlikte karar verme süreci, uzlaşma kültürü, derneğin ilkeleri oturdu ve aramıza yeni katılan gönüllüler de bu ilkeler üzerinden devam ediyor. Dolayısıyla hemen açalım yapalım şeklinde bir düşüncemiz olmamasına rağmen şartların olgunlaştığı ölçüde iki yıl içinde ilk BBOM okulunun açılması düşünülüyor. Diğer taraftan çalışmalar bittikten sonra tümü paylaşılmış ve dileyen herkesin kullanımına da sunulmuş olacak...
FE: Dileğimiz bu yolda katkı sağlamak isteyen herkesin; ailelerin, öğretmenlerin, öğretmen adaylarının, eğitime dair sorunları dert edinenlerin aramıza katılması yönünde. İlke ve değerlerimize katılan herkese de kapımız açık. İsteyenler internet sitemiz ve blog sayfamızda yer alan iletişim bilgilerimiz üzerinden bize ulaşabilirler."
1 comment:
Merhabalar,yaptıklarınızı büyük bir hayranlıkla,umutla izlıyoruz.Antalya'da bir avuçinsanız bunu yapmak isteyen,umarım biz de sizin gibi yol alırız ilerde..kolaylıklar,sevgiler...
Post a Comment